Desteğe muhtaç çocukların sorumluluğu büyük fedakârlık ister. Bunun içten gelen samimi duygularla yürütülmesi gerekir; çünkü fıtratımız bunu gerektirir. Peygamberimiz “Yiyeceğini ve içeceğini bir yetimle paylaşan her Müslüman affedilmez bir günah işlemediği sürece Yüce Allah’ın ona cennetin kapılarını açacağını”(Tirmizi) belirtmektedir. Getirisi olmayan manevi eksenli eylemlere yönelmek her zaman kolay olmamaktadır. Yetime yapılacak her türlü yardım ve desteğin övgüye ve mükâfata layık görülmesi, dünyevi bir karşılık beklemeden yapılıyor olmasındandır.
Desteğe muhtaç çocuklar, korumasız oldukları için karanlık işlerin hem faili hem kurbanı olarak daha çok kullanıldıkları bir gerçektir. Bu konuya duyarsız kalındığında hiçbir fert Allah katında bunun sorumluluğundan kurtulamaz. Zira toplumların malı, canı, nesli, aklı ve dini korumak gibi temel sorumlulukları vardır. Bunlar el birliği ile korunup muhafaza edilecek temel esaslardır. Onun için bu çocukların mal, can, namus ve onurlarını korumak hepimizin sorumluluğundadır.
Bu vasıftaki çocuklar hepimize Allah’ın emanetidir. Bu nedenle bunları korumaya alarak eğitip yetiştirmek ve topluma yararlı insanlar olmalarına çalışmak, Müslümanların ahlaki ve hukuki görevlerindendir. Yetime şefkat, merhamet, ilgi, sevgi, koruma ve kucaklama Müslüman’da bulunan iyi davranışın vasıflarındandır. Bu çocuklara sahip çıkmak aynı zamanda Müslüman olmanın bir gereğidir Allah ve Resulü’ nün insana yüklediği bir sorumluluktur.
Bu yavrularımıza milli, manevi ve kültürel değerlerimizi ana kaynaklarından öğretmek, bunlara insanlığın gelişmesine katkıda bulunacak hamilere ihtiyaç var. Bir çocuğun hamisi olmak çocuğun olduğu kadar bizlerin de yaşamımızı değiştirecektir. Bizi diğerlerinden farklı kılacak olan şey, bir çocuğa yardım etmek konusundaki duyarlılığımız ve onun geleceğini şekillendirmek adına vereceğimiz katkıdır.